Resimde efsane Hollywood yıldızı Marilyn Monroe’yu görüyorsunuz. Dikkatinizi çektiğine eminim; karnının sol-üst kısmında bir ameliyat yarası izi var. Evet! MM, 1961 yılında safra kesesi ameliyatı oldu. O zaman da cerrah özenmiş ki, göreceli olarak küçük bir kesiden ameliyatı yapmış 🙂
Artık, 90’lı yılların başından beri laparoskopik cerrahi ameliyatlarının devreye girmesi ile kozmetik sorununu da büyük ölçüde çözmüş bulunuyoruz. Büyük kesilere elveda! Laparoskopi ile vücuda daha az cerrahi stres yükleniyor. Çabuk iyileşme, hızlı günlük yaşama ve iş hayatına dönüş sağlıyor. Ağrı, açık ameliyatlarla karşılaştırıldığında; anlamlı olarak daha az.
Cerrahi girişimde her ne kadar kozmetik görünüm en son dikkat edilen özellik olarak görünse de; mutlaka göz önünde bulunduruyoruz. Hiç kimse, büyük bir cerrahi yara izini tercih etmez. Laparoskopik cerrahide; genellikle ilk giriş göbekten yapılır ve bu girişin izi göbeğin doğal çukuru içinde başarı ile gizlenir. Diğer girişleri de 5 mm, 3 mm kesilerden girebilen trokarlar ile yapıldığında iz sorunu iyice azalır. Son zamanlarda trokarsız laparoskopik el aletleri kullanıma sunuldu. Bunlarda giriş yerleri o kadar küçük ki, ameliyatın sonunda cilde dikiş atmaya gerek kalmıyor.
Robotik platformların henüz teknolojisi 5 mm, 3 mm delik düzeyine inmedi. Ama çok yakında yeni robotik cerrahi platformlar bu boyutlara inecektir.
Tek girişten yapılan laparoskopik cerrahiye gelince: göbekten yapılan göreceli olarak büyük bir kesiden yerleştirilen özel port içinden ameliyat yıllardır uygulanmaktadır. Kozmetik sonuçları mükemmel olan tek-port cerrahide erken ağrı fazla olabilmektedir. Ancak aslında en önemli sorun; bu teknikte, bir çok çalışma ile kanıtlanan insizyonel fıtık oranlarının yüksek olmasıdır. Bu sorun yüzünden bu yaklaşım yaygınlık kazanamamıştır.
Her ne kadar öncelik sağlık olsa da, herkes için kozmetik görünüm önemlidir!